Başarmak için en doğru yol ve yöntem; zamanın ve her türlü imkanın doğru kullanımından geçtiğini biliyoruz…
Siyasette de öyledir. Siyasette de başarı, siyasi kadroların hedeflenen sonuca ulaştırabiliyorsa, elde edilen neticeyle hayat kolaylaşabiliyorsa başarı anlam kazanır.
Amaca hizmet etmeyen başarı halk tabiriyle havanda su dövmeye benzer.
Akıldan çıkarılmayacak bir hayat düsturu:
Yaydan fırlayan ok, söylenen söz, kaçan fırsat, geçen zaman geri gelmez…
Bir bilim insanının yazısında aldığım şöyle bir anekdot anlatılır:
Derler ki; bir gün adamın biri Kanuni Sultan Süleyman’ın huzuruna çıkarak hüneri olduğunu ve bunu Sultan’a göstermek istediğini söyler.
Adam, bir metre öteye iğneyi koyup, bir metre uzaklıktan ipi atarak iğneden geçirmektedir. Kanuni şöyle der:
Fermanımdır! Bu adama bir kese altın verile…
Fermanımdır, bu adama kırk sopa vurula…
Adam döner padişaha seslenir:
Aman devletlim, keseyi anladık da dayak niye?
Kanuni şöyle der:
Be hey adam! Sen bu hüneri kaç yılda öğrendin?
Adam der ki:
Buna kırk yılımı verdim Padişahım!
Padişah derki:
İşte, kese altın hünerinin zorluğu için;
kırk sopa ise ömrünü kimseye faydası olmayan bir işi başarmak için harcadığından…*Eğer o kırk yılını faydalı bir şeye harcasaydın, insanlığa faydası olan neler neler yapabilirdin… *
O zaman oturup kendimiz ve çocuklarımız için yeniden düşünelim. Bizi mutlu etmeyen başarılar, faydası olmayan ilimler, harcanmayan ve kimseye faydası olmayan servet için ömür harcamaya değer mi?
Platon’u dinleyelim:
Ben insanları anlamıyorum. Ömürlerinin büyük bir kısmını para kazanmak için harcarlar, sağlıklarını kaybederler. Kazandıkları parayı da kaybettikleri sıhhatlerini geri kazanmaya harcarlar.